Sunday, December 28, 2008

...senin için bu hayat yaşamaya değer...

isyan etmenin faydası yok, hayat bu ve böyle işte. Keyfini çıkaracaksın. Ben de öyle yapıyorum zaten. Mutfakta ki dağ gibi bulaşığın keyfini çıkarıyorum. Haftalardır toplanmamış yatağın, aylardır toplanmamış odanın keyfini çıkarıyorum. 2 sini 15 e aldığımız röprodüksiyonlarla yarattığımız kendi sanatsallığımızın keyfini çıkarıyorum. Kara kalem tablonun karşısındaki pankartın keyfini çıkarıyorum. Girişte ki boya kutularının keyfini çıkarıyorum. Mimarlığın önünde deli danalar gibi top oynamanın keyfini çıkarıyorum. Makineci damgasıyla dolaşmanın keyfini çıkarıyorum. Zor da olsa son sınıf olmanın keyfini çıkarıyorum. Evde ki tek bitki olan bambuların keyfini çıkarıyorum. En güzel yanı, nohut pilav olan okulumun kafelerinin tadını çıkarıyorum. Yürüme 2 dakika da denize ulaşabilmenin verdiği ferahlığın keyfini çıkarıyorum. Senin bile keyfini çıkarıyorum. Seni özlemenin keyfini çıkarıyorum. Sebebsiz özlemin bile keyfini çıkarıyorum. Sözü bile yok halbuki. Bu ve bunun gibi bir sürü şey işte. Çıkarıyorum işte. Tıpkı senin dizelerinde ki gibi;

Ama sizin adınız ne?

Benim dengemi bozmayınız..

Friday, December 26, 2008

4 ay önce bugün..

İtiraf ediyorum, herşeyi önümdeki 3 saatte yaptım.

Sahip olamadığını kaybetmekten çok acıtabilir mi canını insanın başka birşey. Hayallerle mi yaşayacağız yoksa planlar mı, ihtimallerle mi yahut. Hangisi ? Bir yorum hakkımız yokmu hayatının ufacık bir köşesine, bu sessizlik niye. Bir roketin ucundaysa hayatımız acele mi etmeliyiz yoksa beklemeli mi kalan mesafeye göre. Neyin peşindeyiz. Birşeyin peşinde olduğumuzu zannetmiyorum. En çok tanıdığımızı zannettiklerimiz bir anda onlar olmuyorlar. Dönüşen bizmi yoksa değişen hayat mı ? Boşver. Manası yok an itibariyle dizelerin. Manasının olmaması ile peşinde olmanın bir manası var mı bilemiyorum ama. Bulan varsa commentlere yüklenip bir mana yaratabilir.

Kalmış, bir taslak halinde. O da yarım kalmış, o zamandan bu zamana geçen herşey gibi...

Gr:1 Gaz Türbinleri Dersi 2. Vize

Soru 1: Gaz türbinlerinde basit bir sistemi tanımlayıp, verim ifadesini açıklayınız, verimi azaltıcı olayları örneklendiriniz.

Gaz türbinlerinde, basit bir sistem 4 bölümden oluşur. Bunlar kompresör, kondenser, yanma odası ve türbindir. Sisteme alınan hava kompresörde sıkıştırılır, soğutulmak üzere kondensere yollanır. Burada ara soğutma işlemi yapılan akışkan yanma odasında yakılarak enerji elde edilir, gerçek çevrimi esas aldığımızdan akışkanın bir kısmı türbinlerde genişleyerek tekrar kompresöre döndürülür. Gaz türbinlerinde esas gaye verimi arttırmaktır. Yüksek yatırım maliyeti ve yakıt maliyetine sahip bu tür tesislerde sürümden kazanma gibi bir sistem yoktur. Ara soğutma işlemi en fazla 2 ya da 3 kademe yapılabilir, daha fazlası maliyeti arttıracağından tercih edilmez. Bir başka verimi azaltıcı neden ise yine akışkanın ara soğutma da kimyasının bozulmasından ötürü kapalı çevrime katılamamasıdır. Böylece sistem kendi iç enerjisini dışarıya vererek çevrimin verimini ve ömrünü düşürmüş olur. Gaz türbinlerinin geleceğe yönelik yatırımlara uygun olmasının nedeni de kontrüksiyon ya da diğer dizayn şartları değil, kapalı çevrimlere uygun olmasındandır.

Son olarak toplamak gerekirse, gereğinden fazla ara soğutma işlemi, maliyeti arttıracağından, akışkanın kimyasını bozup sistemin iç enerjisini azaltacağından bundan da ötürü kapalı çevirimin işlerliği yönünden santralin geleceği yönelik yapılan net işinin azalacağından, gaz türbinlerinde verimi azaltıcı yönde büyük bir rol oynar.

Hasan Temizel
04065140
Gr:1

Şaziye Karslı Galatasaray'da
Galatasaray Bayan Basketbol Takımı, bu sezon Rusya’nın Spartak Moskova takımında oynayan Şaziye Karslı ile bir buçuk yıllık sözleşme imzaladı. Yeni transferimiz, 29 Aralık 2008 Pazartesi günü takıma katılıp antrenmanlara başlayacak.


Wednesday, December 24, 2008

#5
Sizin kadar güzel olmak hemen yasaklanmalı !

Canım ciğerim ltd. =)
#4
İlk, el emeği..
Arkası da geldi zaten.
@Bolu


Bu takımlar Play-out'lar oynadı, 2.liglerde oynadı. Ağlayarak şampiyonluklar yaşandı, ağlayarak küme düşüldü, maçlar kazanıldı.Bu taraftar hep buradaydı. O günleri de gördük, bu günleri de görüyoruz ve yaşıyoruz.Hiçbir zaman sevdamız alınacak kupalara ve şampiyonluklara değildi. Hiçbir zaman da olmayacak.
Hiç kimsenin Galatasaray formasını bu kadar ruhsuz bir şekilde temsil etmeye hakkı yok !

Karşınızdakini, bez parçasından ibaret sanma gafletine sakın düşmeyin !
Bizi kendi dilimizden konuşmaya mecbur etmeyin !

www.yildizliaslanlar.com
Yldz-Tek!

Monday, December 08, 2008

Blog sahibi Akçakoca'dan bildiriyor;



Bütün gün dizi, film, gstv hengamesinden kurtulalım düşüncesiyle, son dakika da basket maçının farkedilmesiyle ulan gitmesem mi desem de aldım bizim canavarı, attım kendimi dışarı. Hava tam bahar havası, ılık ılık esiyor, neyse bırakalım havayı, neden bu kadar betimlediysem anlamadım. Neyse silmeyeyim devam edeyim. Hem yarın bayram içmeyelim, hem de şöyle bir halkın içine karışalım derdimizden attım kendimi avcının yerine. Kapıya geldim, ne kadar dedim, 5 mi vericeksin dedi, anlamadım sustum, 5 vericeksen 2 para üstü vericem dedi. Lazmısın demedim, zira lazdı. Arka cebimden 3 tane 1 liği çıkardım. Bozuldu herhalde yaptığı problemi çözmediğime. Neyse girdim içeri. Ulan bu ne? buraya da tribün yapmışlar, burada saha yok da en önde duvar var işte. Nasıl sıkışmışım girdim tuvalete. Ben içerideyken, herhalde sıradakiler napıyor bu adam demişlerdir, ki ben o sırada canavarı çıkarıyordum muhteşem tuvaleti çekmek için. Fotoyu da koydum zaten sakın ah ne güzel, tipik bir karadeniz pratik zekası demesin, zira çok mide bulandırıcıydı.



Alışkanlıktan mıdır nedir, çıktım en üste. Önümde de 4 tane amca. Belli ki, tarlaya tavuk gübrelerini dökmüşler, inmişler çarşıya. Fındık fiyatından girdiler, çıktılar. Muhabbete girmedim, zira girersem akraba olup çıkıcaktık. Ama ben nereden bileyim bu adamların bana maçı izletmeyip, kendilerini dinleteceklerini. Ben arkalarından basarken deklanşöre ardı arkasına, bir fotoğrafçı edasıyla, döndü bir tanesi -şiveyi yapmıyorum malum zaten- kimi çekiyorsun bakıyım abisinin dedi. Gülümsedim. Cidden hiç havalı, onu bırakın mantıklı da bir sebebim yoktu. Bloga koyucam desem, tamamiyle karışacaktı iş, kan davasına bile dönüşebilirdi. Yok abi öyle çekiyorum falan dedim, sağolsun uzatmadı. Fındık fiyatları daha cazip geldi galiba. Döndü, kaydı yine hükümete bir posta daha. Ama meğersem olay hükümetle ilgili değilmiş, adamların psikolojisi kayma üstüne kuruluymuş. Bütün maç alayına gittiler. Ben de bizim canavarın video çekme özelliği olmadığını öğrenmiş oldum. Maç bitti, eve gittim, demin beleş vayırlıs buldum pencerenin yanında, dayadım laptopu pencereye, bu yazıyı yazdım.


Günlük anlamına gelen blog kavramının içinde yer alan böyle bir postu ilk defa yazdım. Bir daha da yazmam heralde, zira hiç beğenmedim. Hatta bu "zira" kelimesini de çok kullandığımı farkettim. Di'li geçmiş zamandan da nefret ettim. Güzel di'li geçmiş zamanları özledim.

Blog sahibi Akçakoca'dan bildirdi.

Akçakoca: Blog sahibinin memleketlerinden biri, en güzeli. Minik bir karadeniz prototipi. Prototip zaten minik olur ya, neyse.
Canavar: Pentax K100
zira: çünkü, şundan dolayı anlamına gelen kelime
abisinin: akçakocada hacı, moruk, kaptan, başkan anlamlarına gelen annesinin, amcasının, dayısının gibi türevleri olan seslenme nidası

Monday, December 01, 2008




















Birden ölümü düşündüm.
Utandım.
Kalkıp perdeyi kapattım.
Hala uyumadım..

Şimdi senden vazmıgeçmeli,
Masal olup yola devam mı etmeli..

Saturday, November 22, 2008


Yarım kokoreç yiyebilmektir belki de..
Olmadı üstünede çeyrek midye tava..
Başka birşey değil..

Friday, November 21, 2008

İki ucu pişmanlık ve cesaret olan bir ipin üzerindeyken, hiç gereği yoktu böyle bir 110 dakikanın.
Hayat keşke upuzun tatlı bir uyku olsa..

Film çıkışı, elinize tutuşturulan 45'lik el ilanları, karşı pasajdan kulağınıza çalınan Ayla Dikmen melodileri bir tesadüfmüdür yoksa sizi içki masasına transfer etmek için itici bir güçmüdür bilemiyorum.

Friday, November 14, 2008

''merhametsiz kış sabahlarından önce herkesin, ayaklarını ısıtmak için birine ihtiyacı vardır.
kış aslında iki kişilik bir mevsimdir.
uyku kokan yorganlar, birbirine karışan rüyalar, sayıklamalarla uyandırdığın biri ve onun gecenin ortasında gülen yüzü...
bu, sokulmanın mevsimi!
eskiden pazarlarda satılan civcivler gibi, kemikler, eklemler birbirine geçmeli..
kış: bir insanın başka bir insan için yapıldığının delili! ''

temelkuran, ece.
Kod Adı "Yaso"


Herkes akıllı olsun, sakın ha şaşırmayın der gibi gibi...
Ben burdayım diye bağırırcasına...

Monday, November 10, 2008

Anlatacak hikayelerimiz, söylenecek sözlerimiz tükenmedi daha.
Sağanak yağmurda, bir mazgala akan su kadar hızlı geçen hayatı bir tek seninle yakalarken, bize ölmek yok.

Daha da iyi denemek için;
Çarşamba/Siyavuş/20:00

Unknown Person

Monday, November 03, 2008

İSTANBUL'DA BİR GRUP SÜRREALİST

YLDZ TEK!


Kaçırmıyoruz, dünyaya sarı-kırmızı bakıyoruz !
www.yildizliaslanlar.com
Yldz Tek !

Tuesday, October 14, 2008


Bütün ülkenin milli maça kitlendiği bir akşamüstü, Maslak'a yol alış ile başlayan bu hikaye için o otelin önü nasıl bir son değilse geçen cumartesi alınan bu kupa da bir son değil. Aksine bir başlangıç, hatta çok güzel bir başlangıç..
O iki renk varolduğu sürece bu adamlar sizin için heryerde...

Samsun'a birkiiii



Saturday, October 11, 2008

Sesimiz yükseliyor, geliyoruz Galatasaray !
Kalkış yeri; O otelin önü.
Biz hep orada değilmiydik zaten.

Friday, October 10, 2008

Dayan Koca Adam !


Dayan Ulan Dayan !

İlik nakli için kan örneği verilebilecek yerler;

İSTANBUL:
Çapa Tıp Fakültesi
Temel Bilimler Binası
Acil Giriş Kat:2 No:10
Tıbbi Biyoloji Ana Bilim Dalı

ANKARA:
Ankara Universitesi Tıp Fakültesi

İZMİR:
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi


Sunday, September 21, 2008


6 sene önce 6 sene sonranın hayallerini kurarken kendinizi nerede görüyordunuz, şu an neredesiniz ? Ne kadarını yaşıyorsunuz ?

Daha 17 17 17 bile değilken, biranın dudaklara ilk değdiği günlerdi, ve biz seni göreceğiz diye bira bile içmezdik Galatasaray, sarhoş olamazdık çünkü bir tek sen sarhoş ederdin bizi, uykular girmezdi gözlerimize günler öncesinden, o zamanlar da kavgamızdın, savaşımızdın, seni uzaktan sevmek daha güzel diye avunurduk, yalan değilmiş, başkaymış, bambaşkaymış...
Güzel günlermiş...

O günlerin hatırına..
@İzmit



Friday, September 19, 2008

O küfürü yuttuk mu?

Gittikçe ironik bir hal alıyor bu ülkede yaşamak. Kaçabileceğimiz bütün delikler bir bir tıkanıyor. Sadece futbola bakmak bile ‘düşürüldüğümüz’ hali anlamamız için yetiyor da artıyor. Yeni federasyon başkanı Mahmut Özgener’in söylediklerini okuduğumda “Türkiye’de futbol ancak böyle bir bakışa emanet edilebilirdi” diye düşündüm. Özgener, önemli bir sorunun altının çizmiş ve demiş ki; “Bu hafta tribünlerde çok fazla küfür vardı. Taviz vermeyeceğimiz en önemli olaylardan biri de küfür(dür).” Rapora gerek duymayacakmış Özgener, görüntüleri gözleriyle görmüş, gereken yapılacakmış.
Ben de bu okuduğum bu haberin yanında bir fotoğraf gördüm. Şöyleydi... Özgener, İtalyan yaka gömleğine çizgili lacivert takımına uygun bir kravat oturtmuş Milli Takımlar Teknik Direktörü Fatih Terim’in elini sıkıyor. Tahmin edersiniz, Terim neden bilinmez ama, yine yay gibi gergin.
O Terim ki, daha üç beş gün önce aradığı gazetecinin bıyığından girip anasından, avradından çıkmış biri. Üstelik küfür ettiği gazeteciden özür dilemeyi de ısrarla reddetmiş. Tribündekilere “Küfür etmeyin” diyen Özgener’in sıktığı el işte bu el. Koyu renk İtalyan elbiselerin, kahverengi pabuçların, kolu kıvrılmış Façonnable gömleklerin içindeki bir küfürbazın eli. Bu el hepimizi, çocuklarımızı, maça gidenimizi, gitmeyenimizi temsil edecek, başarısına hepimizin sevineceği milli takımın başındaki insanın eli. O Terim ki, bir çok maçta çocuklarına ve eşine küfür edildiğinde en çok canı acıyan ve haklı olarak isyan eden biri.

Aynı toplantıda ülkemizin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan da, belli ki küfür ettiği için özür dilemeyi bir tür erdemsizlik sayan Terim’e destek veriyor açık açık. Ne bir ceza, ne bir kınama, ne bir ima! Haberin altındaki diğer fotoğrafta kartondan bir milli takımın yanında durmuş, yüzümüze gülüyorlar öylece, alay eder gibi.
Yaşlı bir kadına, bir adamın eşine, bir çocuğun annesine edilen küfürleri duymazdan geliyor Başbakan. Çünkü o da yabancısı değil küfürün. ‘Tescilli bir küfürbaz’ gazeteciyi yurtdışı gezilerinin çoğunda yanı başından eksik etmiyor ne de olsa. İşin iktidar tarafı böyleyken bakıyorum ülkenin hatırı sayılır gazetecileri/yazarları/yorumcularına, onlar da ‘hiç olmamış gibi’ yapıyorlar. Çoğu, sandalı açıktan dolandırıyor limana girerken, “Şu konu kapansa da biraz hoca ve hakem çekiştirsek” havasındalar. Aklına en güvendiklerim Mehmet Demirkol ile Uğur Meleke bile konuya yaklaşmayıp ‘Terim, bir takım mı çalıştırsın, iki mi?’yi tartışalım istiyorlar. Sorarım size ahlakın, vicdanın kapı dışarı edildiği bir ülkede, bu tartışılmadan bir başka futbol tartışması yapılabilir mi? Basın tribününe dönüp ‘nah’ yapan, neredeyse her milli maç öncesi ‘hır çıkaran’ küfürbaz futbolcuyu gözümüzün içine baka baka Milli Takım kaptanı yapan Terim’e iki takım yetmez. En az 5 takım, bir de voleybol takımı verilsin, hepimiz rahatlayalım, olsun bitsin. Siyasi literatürün bugünlerdeki popüler sloganlarından biriyle bitireyim; “Bu konu daha çok su kaldırır.” Hafta içi devam edeceğiz.

Cem Dizdar 17/09/2008

Bir film'den çok bir playlist gibi gibi..
Gözleri kapatmak serbest. Herkes kendi filmini izleyebilir.
Türk sinemasının, bir başyapıt yaratabileceği bir konsepti teğet geçtiği projelerden bir tanesi daha. Ayrı ayrı hepsine farklı filmler çekilebilecek şaheserlere yakışmamış çıkan ürün.

"Acını çekmekte özgürsün"


Saturday, September 13, 2008

#3
An itibariyle satırlarını okuduğunuz blogun sahibinin ilk pankartı.
Girmediği salon, stad, dip, köşe kalmamıştır herhalde.
El emeği olmayan son Yıldız pankartı..

Wednesday, September 10, 2008

Müjde Abuzittin müjde !
Haklı(!) mücadelemizi kazandık, kavuştuk artık pembe koltuklarımıza. Bütün bir sene o rahat, ergonomik, şık, gösterişli koltuklara oturmadan nasıl geçerdi. Kabus, bir anda toz pembe bir rüyaya dönüştü. Pembe gömlekliyi de çok seviyorum ayrıca, o benim için bir idol.Cemiyettekilere de çok üzüldüm vallahi, bench arkasına göndermişler onları da. Biz alamıyormuşuz ordan kombine. Aman olsun ya pembe koltuklar bizim ya daha ne olsun.

Selamlar, sevgiler..
Yavaş yavaş gözlerinden alev çıkacak konuma gelmesine rağmen, romantikliğini, zarifliğini kaybetmeyen Memento abin.

Bu sene çok rakip var çok...

Tuesday, September 09, 2008

Serbest çağrışım şım şım şım...

Sunday, September 07, 2008

http://calgilimeyhane.blogspot.com/
Vodafone&Patriot A.Ş
Asıl bloggerlıkları bizden önceye dayanır ama ikili kombinasyona girerek böyle birşey yapmışlar, pek de güzel etmişler .

Sağ frame'de ki yerlerini aldılar endirek olarak.

Ne diyelim artık Çalsın sazlar oynasın kızlar..
Sevgili Abuzittin,

Kaç zamandır oturup, basketbol kombineleriyle ilgili bir yazı yazmak istiyordum sana ama şu sıralarda süren iş dolayısıyla ve tabi ki tembelliğim dolayısıyla bir türlü yazamamıştım. İyi ki de öyle olmuş gerçi, parayla filan ilgisi yokmuş olayların, dışardan bize öyle gelmiş.

Hangi taraftan bakmak gerekiyor acaba bu mevzuya, elde kalmayan bir tarafı var mı yani en azından. Laf üstünde, tüzükler üzerinde yapılan ayırımcılığı ilk defa bu kadar bariz bir şekilde realiteye dökmenin ne anlamı var. Bunu yapanların amacı ne ? Liselilere ya da lisecilere ya da kel alaka olacak ama salon yönetiminin ağzına bir parmak bal çalmak mı ? Yahut çok daha derin, ince meseleler mi ?İnce gör Kazım, ince gör. Kazım bile gördü bir biz göremiyoruz be Abuzittin.

Hayatının yüzde bilmemkaçını geçirdiğin bu alemde bilmediğin bu kadar çok şeyin olması ne kötü değil mi Abuzittin..

Tüm kamyonseverler derneğinde ki arkadaşlar selamlar eder, gözlerinden öperim.

İflah olmaz romantikler adına Memento abin..


Saturday, September 06, 2008

Koskoca adamsın, paran var, pulun var, herşeyin var. Binlerce kişi çalışıyor emrinde. Yakışır mı sana ekmekle oynamak, yakışır mı bunca günahsızı, çoluğu çocuğu karda kışta sokağa atmak, aç bırakmak. Ama nasıl yakışmaz sen değilmisin öz kızına bile acımayan, bir damlacık saadeti çok gören, anlamıyormusun beyim, bu çocuklar birbirlerini seviyor. Ama ben boşuna konuşuyorum. Sevgiyi tanımayan adama sevgiyi anlatmaya çalışıyorum. Hıh. Sen büyük patron, milyarder, para babası, fabrikalar sahibi Saim bey. Sen mi büyüksün, hayır ben büyüğüm. Ben, Yaşar Usta, sen benim yanımda bir hiçsin, anlıyormusun, bir hiç. Gözümde pul kadar bile değerin yok. Ama şunu iyi bil. Ne oğluma ne gelinime hiçbirşey yapamayacaksın, yıkamayacaksın, dağıtamayacaksın, mağlup edemeyeceksin bizi, çünkü biz birbirimize parayla pulla değil, sevgiyle bağlıyız, bizler birbirimizi seviyoruz, biz bir aileyiz, biz güzel bir aileyiz. Bunu yıkmaya gücün yeter mi sanıyorsun ! Dokunma artık aileme, dokunma çocuklarıma, dokunma oğluma, dokunma gelinime. Eğer onların kılına zarar gelirse ben, ömründe bir karıncayı bile incitmemiş olan ben, Yaşar Usta, hiç düşünmeden çeker vururum seni, anlıyormusun.Vururum ve arkama dönüp bakmam bile.

Saturday, August 30, 2008


üç kez seni seviyorum diye uyandım
tuttum sonra çiçeklerin suyunu değiştirdim
bir bulut başını almış gidiyordu görüyordum.

sabahın bir yerinden düşmüş gibiydi yüzün.

sokağı balkonları yarım kalmış bir şiiri teptim
sıkıldım yemekler yaptım kendime otlar kuruttum
-taflanım! diyordu bir ses duyuyordum.

cumhuriyetin ilk günleri gibiydi yüzün.

kalktım sonra bir aşağı bir yukarı dolaştım
şiirler okudum şiirlerdeki yaşa geldim
karanfil sakız kokan soluğunu üstümde duydum.

eskitiyorum eskitiyorum kalıyor ne kadar güzel olduğun.

İlhan Berk 1918-2008

Thursday, August 21, 2008

İstanbul'da yumuşacık kararırken ortalık
içimde kımıldayan birşeyler gibi
Seviyorum seni
Yaşıyoruz çok şükür der gibi.

Nazım Hikmet

Tuesday, August 19, 2008

- bak giderim
- git ulan!
- bak gidiyorum ha.
- defol. bak hala duruyor.

- bak bir daha dönmem ha.
- defoooool

serbest çağrışım..
Ne kadar çok user varmış, salonları inleten, takımı bir an olsun yalnız bırakmayan.
Yukarıda ki cümlenin öznesini hep beraber bulalım..


Xavi #10
Batı Karadenize devam..
Sevgi Barış Dostluk kentine sevgiler..

Monday, August 18, 2008


Çok süper hareketler bunlar laba laba lab lab lab...
Kelimeler birleşmiyor zihnimde, an itibariyle. Yinelemekte istemiyorum aynı şeyleri, utangaçlıktan sildiklerim, söylemek istediklerim değil demek ki.
Duyuyormusun beni, duymalısın, duy işte...

Friday, August 15, 2008

Akşam Olunca Eve Dönse Ölü Babalar

"...ayrılık ülkesinde delikanlılar,bıyıkları dişlenmekten uç vermez gibi
ne garip, ölmek sanıyor çocuklar geceleri
o denizlerde balık tutmak, martı olmak bize göre iş değil
bir kartal kanadı olmak isteriz dağlarımızda bir bıraksalar
bir bıraksalar ay isinin perçemini dağlara düşürdüğü o aydınlıkta
en güzel çiçeklerle kucaklayabiliriz sizi…"

Yılmaz Odabaşı

Ceza derler oğlum buna ceza !
Hakim kime kalem kırar düşündün mü hiç ? Kimi falakaya yıkarlar ?

Kimi orospu yapıp, kimi aç öldürürler ? Kim gözünü kırpmadan beynine sıkar kurşunu, koyun gibi kesilmeyi bekleyen şerefsizler mi ? Beş paralık düzenleri için hayatlarına peşkeş çekenler pezevenkler mi ?
Söyle lan kim ?
Kalk,bulaşıkları yıka,kahvaltı hazırla,tekrar bulaşık yıka,akşam için yemek yap, Ayşe Kadın olsun, olmazsa da olsun, olursa da olmaz, puzzle yap, etrafı topla, makineye çamaşır at, çamaşırları as, joy fm dinle, yine dinle, hep dinle, pankart yap, dizayn yap, kınalı olsun, çinili olsun, bol yazılı, az boşluklu olsun, kafayı kullan, kafanı kullan, playlisti hatırlamaya çalış, gerisini boş bırak, bira iç, yine bira iç, kaju ye, fıstık ye, adamı yatır, puzzle yap, yarın ki boşluğu düşün, düşün de düşün, düşünme siktir et...

11 Ekim' e çok kaldı amatörüm nerede...

Sayılı gün çabuk geçer, planlar hazır olsun.

11 Ekim - Galatasaray-Fenerbahçe
18 Ekim - Samsun-Galatasaray


Tuesday, August 12, 2008

la pancarte
#2

Eski
eski açığın demirbaşı desek yeterlidir herhalde !
Bu blogun yazarı ikamet ettiği adresi Serencebey olarak değiştirmiştir.
emayti, vayırlısına bir zeval vermediği sürece, yazılarını yedi tepeli şehrimizin bu güzide semtinden yazmaya devam edecektir.

Kamuoyunun bilgisine sunulur.

Monday, August 11, 2008

Erdemir stajıydı, taşınmasıydı, deniziydi, kumuydu, güneşiydi derken sonuncu mesajı da saymazsak 20 günü aşkındır uğramamışız buralara, ayıp etmişiz... Kafamıza estiği gibi yazdığımızdan tatile gittim gelicem, ara, paydos gibi bir mesaj atamamışız, kusurumuza bakmayın.

Hazır sezon da başlarken, biz de startı verelim bu sezon için blog'a. Tribünü bol, boş lafı az olur umarım...


Yeni sezon da bu tekil-çoğul kavram karmaşasına da son verilecektir, verilecek yani, vericem ulan !

Tuesday, July 22, 2008

Burada vurulacak birisi vardı, onu da ben vurdum!
Benim adım TATAR RAMAZAN gücün varsa gelip alsana!

Friday, July 18, 2008

Hiçbir fasulye de, o atölye yanında ki is kokulu, alçak tavanlı yemekhanedekinin tadını vermeyecek bir daha. Çok daha iyilerini yedim önceleri, bizzat Rize'de hatta. Ama hiçbirinde o kadar aç oturmadım sofraya...

Tüm emekçiler sonsuz olsun !

Thursday, July 17, 2008


Bayanlar Voleybol 1. Liginde mücadele eden Marmaris Belediye Spor ve Gaziantep Şahinbey Belediyesi’nin 1. ligden çekilmeleriyle, 2. ligde en üst derecede yer alan Nilüfer Bld. Spor ve Galatasaray A Bayan Voleybol Takımları teorik olarak 1. Lige yükseldi


Ben çıkarırım arkadaşım takımımı,
Sen ne karışıyorsun !

Wednesday, July 16, 2008


Xavi #9
Batı Karadeniz Ltd.

Saturday, July 05, 2008

-Bırak Allahaşkına, çok dinledim ben bu şarkıları
-Ne güzel şarkı söylerdin bi zamanlar.Neydi o?içinde ayışığı olan şarkı.
-Deniz ve Mehtap
-Heh, deniz ve mehtap, sordular seni..neredesin?
-İçinde ayışığı yok onun.
-Nasıl yok? deniz var, mehtap var, ayışığı da..vardır

Dimi ya..
Sen varsın, sonra yine sen varsın, ben de illa ki varımdır...

Friday, July 04, 2008

En başa dönelim, çare olur mu ?
Biz sana bira ısmarlasak, sen bize yaşımızın tavan yaptırttığı libidomuzu bile unutturan platonik melankolikliğimizi tavan yaptıran o tellere yine vursan.
O teller ler ler...
Çarşıda rastlaşınca bozuk atsan gelmiyorsunuz diye.
Şimdi olsun kapında yatarız diye yalvarsak.
Çare olur mu, ha; ne dersin ?


Mekanın cennet olsun !
"What can I do for my family with $127 million that I can't do with $111 million"
Elinin tersiyle itticesine...
Hatta ve hatta sağlık için spor yapıyorum der gibi gibi...


















Sizin kadar güzel olmak hemen yasaklanmalı !
#4

Xavi #8

Wednesday, July 02, 2008


Yumrukluyorum duvarları,yumrukluyorum kara gecenin bedenini
Ellerim kan içinde,nehirler taşmış yanaklarımda
37 can, 37 gül çatlamış susuzluktan sivasın içinde
Nasıl uyku tutar gözlerimi
Döne döne samaha duranlar tutuştu önce
Sonra türküler sonra da şiir çığlıksız düştü türkülerin
yanı başına
Sivas Sivas yiğitlik midir emanet cana kıymak
Yiğitlik midir bir tutam ışığı kör bıçakla güneşten koparıp
karanlığa kuban etmek
Söyle hangi kitapta vardır elleri kolları bağlıyı yakmak
Var mıdır kardelen akınında bir avuç inciyi ateşte tutmak

gülüşüm sivas yangını ağlarsam kızma...
ölmek bile yakışıyor bazı adama

Tuesday, July 01, 2008


Bugün senin doğumgünün
Sarhoş olabilirsin, yasta değilsin.
Bir bar taburesi üstünde, şarkının devamı hiç değilsin..

Doğum günün kutlu olsun,
O temiz yüreğin senelerce mutlu olsun.

Ammos' Ltd.
Gelen son seninki mi yoksa benimki mi ?
Yoksa ortak ikili deliliğimizinki mi ?
Zannetmiyorum, hangi dilimde ikili oldu ki bu mevzu da sonunda verkaça girebilecek kadar birleşebilsin...

Yakın, akraba kadar yakın, yanlış bir tercümenin insanı gülümsetebileceği kadar yakın. Uzak bir tarafı yok, zaten yakın da bir uzaklık değil mi ?

Boklar yüzüyor denizimde, sade tuzuna bile giremiyorum artık. Onun bile gelmiş demek sonu. Korkmalımıyım. Bilemiyorum, bilmekte istemiyorum. Bilmek istediğim birşey var mı, onu da bilmiyorum. Sorgulamıyorum, denizlerin bir bildiği vardır diyorum..

Sonun, sonum, sonumuz bu kadar yakınken, yanımdayken, yalnızlıktan bahsedemiyorum, istemeyin benden bunu..
Seni unutturabilecek tek şeyin, ufacık et parçasını bile parçalayamayacak kadar aciz bir 20 lik diş olacağını nereden bilebilirdim ki ...

Thursday, June 19, 2008


Bizi boş hayallerle oyalamadığınız, yalanlarla kandırmadığınız için sağolun hocam. Şimdi gidiyorsunuz, çünkü herkes herşeyi anlayacak kapasite de olmuyor. Çünkü burası farklı bir dünya, kaynayan bir kazan, herkes birbirini kesmenin peşinde.. (peşinde kelimesinin burada geçme sebebi tamamen kelimeyi sevdiğimden..)

Çünkü paranın ve reklamın kokusuyla, 2 yıl önce yuvalarına sinmiş kurtlar tekrar çıktı sahneye. Ama gidecekler, gidecekler çünkü elbet bu bisküvi sahteliğindeki aşklarda bitecek. Bir biz kalacağız geriye bir de bu bloga da ismini veren 2 renk !

Hayatımda ilk defa, kendi yüce divanımızda, birine kanlı canlı İmparator diye haykırdım. Zerre kadar da pişman değilim. Yine olsun yine yaparım, yine gel, yine yapalım !

Elveda diyemiyorum çünkü elbet kesişecek bu yollar. Biz sizi bekliyor olacağız her zaman ki yerimizde, ellerimiz havada. Yaşattıkların ve bize karşı olan alışmadığımız, başkasından göremediğimiz tavırların için teşekkürler.
Başın öne hiç eğilmesin..

Güle güle Murat Özyer !
Yolun açık olsun...

Sen dön, soyunalım her maç, razıyız !

Sunday, June 15, 2008

Xavi #7
Bir takım değişiklikler söz konusu, üzerinde olduğunuz blogta.
Hayatın tezatlığına ek olarak sari-kirmizi blog daha bir mavimsi oldu.
Zaten ucunda da ölüm yok beğenmezsek değiştiririz.
Blogger'ı çözebildiğim ölçekte yenilikler devam edecektir tir tir tir...


Bugüne kadar desteklerini esirgemeyen tüm kamyoncular derneği üyelerine teşekkürlerimi bir borç bilirim.
Sağolun, varolun...

Monday, June 09, 2008

Road To Akçakoca !

Geride ne bıraktığımı bilmesem de gidiyorum.
Sarı Kırmızı blog yaz sezonunu açmıştır.
Kör topal olsa da, bir cafede ya da deniz kenarında wireless bulabildiğim sürece yazında devam edeceğiz.(-iz ne demekse)

i believe in coincidences...
"gözgöze gelmeler..
karşılaşmalar..
kaçamak bakışlar..
en tatlı zamanlardır bunlar.
soru yok, cevap yok; sadece tesadüfler var.
yalnız tesadüfler.."

Tuesday, June 03, 2008

Sunday, June 01, 2008

Final döneminin final periyoduna girdiğimiz şu günlerde yeni gönderi butonunu göreceğimi hiç sanmiyorum.
Belki tek, belki tük..

Soğutma tekniği
Makina dinamiği
Tesisat tekniği
Fabrika organizasyon
Sistem analizi
Makina elemanları 2
Akışkanlar mekaniği

Friday, May 30, 2008


Yıldızlı Aslanlar | Anket
www.yildizliaslanlar.com

İnsan, evlatlarından hangisini ayırır ki.=)

Daha ne olsun ?

Örmek ve bükmek arasında değil mi yaşam, ya da hiç yoksa kendi etrafında 360 derece dönmek mi ?Senin rengiyle oynanmış anlarına bile bakarken neden duraklıyor zaman. Neden tıkanıyor. Terkedişler mi eritir bu beyini, yoksa bu duraklamalar mı ? Yoksa bu cümlelerin sonuna hep soru işareti mi koymalıyım ?Böyle sorularla başlamak, kelimeleri büyütüp içini doldurma niyeti mi ?Sanmam.. Zaten televizyondan gelen Fransızca melodiler kafidir. Cevaplara hiç gerek yok, yeter ki paylaşıma açık olalım. Ama pay kapmak için değil, bilakis paylaşım şeysine aşık olmak olsun esas gayemiz.Ve yarın son, belki de bir paylaşıma aşık olmaya geç kalmamak adına.Yarın son.Yarın kusacağım, size geleceğim, sizden gideceğim, kimbilir..Son kelimem, son cümlem. İlkleri kadar güzel olmalı, yoksa nasıl bitireceğim bunca şeyi.Deniyorum, denedim. Yapamadım, telefonun diğer ucunda hıçkıran kadar masum olamadım...

Zaman kavramı kalmadı, anlayış yok

Tuesday, May 27, 2008

la pancarte
#1

İlk pankart, o kadar eski ki resmini bile böyle bulabildim=)
Başı sonu belli olan bir seri, yeni nesil yaptıkça ekleriz yenileri de...

Monday, May 26, 2008


Prix de la mise en scène !
NBC

Sunday, May 25, 2008

Sırf güzel marmara diye, herşeyi güzel görmek bir iyimserlik mi yoksa depresyonun asıl kanıtı mı ?

Bu enlemde yahut boylamda bana ne yaptıklarını anlatma lütfen.Hatalarından bahsetme. Kim olduğunu bilmek istemiyorum, böyle çok güzel, (-yok marmara değil) sen. Bir bilsen.. Bilmem kaç katlı bir gökdelenin bilmem kaçıncı katına bakarken olsa bile... Boynum tutulmuş olabilir, birazdan gideceğim de hatta, biranın bitmiş olması umurumda değil, yine de herşey çok güzel, bozmayalım bu büyüyü..Başlamayalım..Başlangıçlar başlamak için değil, bilakis engellemek için. Engelledikçe ilerliyoruz. Birşeye başlayınca tekrar başa dönüyoruz.Bir lojman griliğinde olmasa bile seneler evvel aynı semtte içerken, şimdi ilk kez duyduğum bir şarkıcının bilmem ne şarkısında bile seni buluyorsam; geçmişimde bile yer etmiş kadar hayali, pirezınt kontinyus tensimden çıkmayacak kadar gerçeksen, olmasın zaten başka birşey, ne lüzumu var...Haydi maça ! heyecanında ki gönlüm her sabah aynı rüyaya başlıyor olabilir, kapıda ki resmine bakmakla geçen rüyam, kafamı yastığa koymamla son buluyor da olabilir, laf oyunundan başka birşey değil bunlar. Onca yollardan sonra, yeniden yollara düşmek niyetindeyim diyorum anlamıyormusun. Ama seçemiyorum yolları, dedim ya boynum tutuldu. Eksik görünüyor yarınlarım bana. Neresinin sıla, neresinin gurbet olduğunu bile ayıkamadım daha.Uçtu, uçtu kuş uçtu hafifliğinde ki bünyen, bunları anlayabilecek mi bilmiyorum ama böyle ve bunun gibi bir sürü şey işte..Kelime anlamıyla sadece tebligatlardan oluşan bu aramızda ki meseleden de pek bir umudum yok zaten. İsyanımızın hatırına anlatayım birkez daha; uzun teneffüste, siyah beyaz olmasa da koyu mavi önlüklü bembeyaz yakalı koşuşturmanın tam ortasındayım. Ve sen aşılı kolumsun. Sırf anlamsız dizelerden sebep, senden sebep, daha çok seviyorum sol kolumu. İki kolu farklı bir adamım artık sayende. Hayattayken yaşa diyorsun ya, böyle yaşıyorum işte ben de...

Şöyle bir bira içiyorum ya hani, seviyorum kendimi böyle...

Yıldız sadece Cimbombom'undur !

Thursday, May 22, 2008


23 Mayıs Cuma
20:45
Yıldız Kampüs Hümayun Bahçe
Kıpkırmızı !
Feat MFÖ

Tuesday, May 20, 2008

2007-2008

27 Futbol
28 Erkek Basketbol
30 Bayan Basketbol
3 Voleybol
3 Tekerlekli Sandalye
=
91

Ben daha fazla bekliyordum valla, 365 in yanında çok az kaldı.
Tekerleklinin bitmediğini biliyorum.=)

Daha uzağa işeyen varsa buyursun =)




Viyana ve sadece bir gece.
Vaktimiz az.
Acele et !