Sunday, September 21, 2008


6 sene önce 6 sene sonranın hayallerini kurarken kendinizi nerede görüyordunuz, şu an neredesiniz ? Ne kadarını yaşıyorsunuz ?

Daha 17 17 17 bile değilken, biranın dudaklara ilk değdiği günlerdi, ve biz seni göreceğiz diye bira bile içmezdik Galatasaray, sarhoş olamazdık çünkü bir tek sen sarhoş ederdin bizi, uykular girmezdi gözlerimize günler öncesinden, o zamanlar da kavgamızdın, savaşımızdın, seni uzaktan sevmek daha güzel diye avunurduk, yalan değilmiş, başkaymış, bambaşkaymış...
Güzel günlermiş...

O günlerin hatırına..
@İzmit



Friday, September 19, 2008

O küfürü yuttuk mu?

Gittikçe ironik bir hal alıyor bu ülkede yaşamak. Kaçabileceğimiz bütün delikler bir bir tıkanıyor. Sadece futbola bakmak bile ‘düşürüldüğümüz’ hali anlamamız için yetiyor da artıyor. Yeni federasyon başkanı Mahmut Özgener’in söylediklerini okuduğumda “Türkiye’de futbol ancak böyle bir bakışa emanet edilebilirdi” diye düşündüm. Özgener, önemli bir sorunun altının çizmiş ve demiş ki; “Bu hafta tribünlerde çok fazla küfür vardı. Taviz vermeyeceğimiz en önemli olaylardan biri de küfür(dür).” Rapora gerek duymayacakmış Özgener, görüntüleri gözleriyle görmüş, gereken yapılacakmış.
Ben de bu okuduğum bu haberin yanında bir fotoğraf gördüm. Şöyleydi... Özgener, İtalyan yaka gömleğine çizgili lacivert takımına uygun bir kravat oturtmuş Milli Takımlar Teknik Direktörü Fatih Terim’in elini sıkıyor. Tahmin edersiniz, Terim neden bilinmez ama, yine yay gibi gergin.
O Terim ki, daha üç beş gün önce aradığı gazetecinin bıyığından girip anasından, avradından çıkmış biri. Üstelik küfür ettiği gazeteciden özür dilemeyi de ısrarla reddetmiş. Tribündekilere “Küfür etmeyin” diyen Özgener’in sıktığı el işte bu el. Koyu renk İtalyan elbiselerin, kahverengi pabuçların, kolu kıvrılmış Façonnable gömleklerin içindeki bir küfürbazın eli. Bu el hepimizi, çocuklarımızı, maça gidenimizi, gitmeyenimizi temsil edecek, başarısına hepimizin sevineceği milli takımın başındaki insanın eli. O Terim ki, bir çok maçta çocuklarına ve eşine küfür edildiğinde en çok canı acıyan ve haklı olarak isyan eden biri.

Aynı toplantıda ülkemizin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan da, belli ki küfür ettiği için özür dilemeyi bir tür erdemsizlik sayan Terim’e destek veriyor açık açık. Ne bir ceza, ne bir kınama, ne bir ima! Haberin altındaki diğer fotoğrafta kartondan bir milli takımın yanında durmuş, yüzümüze gülüyorlar öylece, alay eder gibi.
Yaşlı bir kadına, bir adamın eşine, bir çocuğun annesine edilen küfürleri duymazdan geliyor Başbakan. Çünkü o da yabancısı değil küfürün. ‘Tescilli bir küfürbaz’ gazeteciyi yurtdışı gezilerinin çoğunda yanı başından eksik etmiyor ne de olsa. İşin iktidar tarafı böyleyken bakıyorum ülkenin hatırı sayılır gazetecileri/yazarları/yorumcularına, onlar da ‘hiç olmamış gibi’ yapıyorlar. Çoğu, sandalı açıktan dolandırıyor limana girerken, “Şu konu kapansa da biraz hoca ve hakem çekiştirsek” havasındalar. Aklına en güvendiklerim Mehmet Demirkol ile Uğur Meleke bile konuya yaklaşmayıp ‘Terim, bir takım mı çalıştırsın, iki mi?’yi tartışalım istiyorlar. Sorarım size ahlakın, vicdanın kapı dışarı edildiği bir ülkede, bu tartışılmadan bir başka futbol tartışması yapılabilir mi? Basın tribününe dönüp ‘nah’ yapan, neredeyse her milli maç öncesi ‘hır çıkaran’ küfürbaz futbolcuyu gözümüzün içine baka baka Milli Takım kaptanı yapan Terim’e iki takım yetmez. En az 5 takım, bir de voleybol takımı verilsin, hepimiz rahatlayalım, olsun bitsin. Siyasi literatürün bugünlerdeki popüler sloganlarından biriyle bitireyim; “Bu konu daha çok su kaldırır.” Hafta içi devam edeceğiz.

Cem Dizdar 17/09/2008

Bir film'den çok bir playlist gibi gibi..
Gözleri kapatmak serbest. Herkes kendi filmini izleyebilir.
Türk sinemasının, bir başyapıt yaratabileceği bir konsepti teğet geçtiği projelerden bir tanesi daha. Ayrı ayrı hepsine farklı filmler çekilebilecek şaheserlere yakışmamış çıkan ürün.

"Acını çekmekte özgürsün"


Saturday, September 13, 2008

#3
An itibariyle satırlarını okuduğunuz blogun sahibinin ilk pankartı.
Girmediği salon, stad, dip, köşe kalmamıştır herhalde.
El emeği olmayan son Yıldız pankartı..

Wednesday, September 10, 2008

Müjde Abuzittin müjde !
Haklı(!) mücadelemizi kazandık, kavuştuk artık pembe koltuklarımıza. Bütün bir sene o rahat, ergonomik, şık, gösterişli koltuklara oturmadan nasıl geçerdi. Kabus, bir anda toz pembe bir rüyaya dönüştü. Pembe gömlekliyi de çok seviyorum ayrıca, o benim için bir idol.Cemiyettekilere de çok üzüldüm vallahi, bench arkasına göndermişler onları da. Biz alamıyormuşuz ordan kombine. Aman olsun ya pembe koltuklar bizim ya daha ne olsun.

Selamlar, sevgiler..
Yavaş yavaş gözlerinden alev çıkacak konuma gelmesine rağmen, romantikliğini, zarifliğini kaybetmeyen Memento abin.

Bu sene çok rakip var çok...

Tuesday, September 09, 2008

Serbest çağrışım şım şım şım...

Sunday, September 07, 2008

http://calgilimeyhane.blogspot.com/
Vodafone&Patriot A.Ş
Asıl bloggerlıkları bizden önceye dayanır ama ikili kombinasyona girerek böyle birşey yapmışlar, pek de güzel etmişler .

Sağ frame'de ki yerlerini aldılar endirek olarak.

Ne diyelim artık Çalsın sazlar oynasın kızlar..
Sevgili Abuzittin,

Kaç zamandır oturup, basketbol kombineleriyle ilgili bir yazı yazmak istiyordum sana ama şu sıralarda süren iş dolayısıyla ve tabi ki tembelliğim dolayısıyla bir türlü yazamamıştım. İyi ki de öyle olmuş gerçi, parayla filan ilgisi yokmuş olayların, dışardan bize öyle gelmiş.

Hangi taraftan bakmak gerekiyor acaba bu mevzuya, elde kalmayan bir tarafı var mı yani en azından. Laf üstünde, tüzükler üzerinde yapılan ayırımcılığı ilk defa bu kadar bariz bir şekilde realiteye dökmenin ne anlamı var. Bunu yapanların amacı ne ? Liselilere ya da lisecilere ya da kel alaka olacak ama salon yönetiminin ağzına bir parmak bal çalmak mı ? Yahut çok daha derin, ince meseleler mi ?İnce gör Kazım, ince gör. Kazım bile gördü bir biz göremiyoruz be Abuzittin.

Hayatının yüzde bilmemkaçını geçirdiğin bu alemde bilmediğin bu kadar çok şeyin olması ne kötü değil mi Abuzittin..

Tüm kamyonseverler derneğinde ki arkadaşlar selamlar eder, gözlerinden öperim.

İflah olmaz romantikler adına Memento abin..


Saturday, September 06, 2008

Koskoca adamsın, paran var, pulun var, herşeyin var. Binlerce kişi çalışıyor emrinde. Yakışır mı sana ekmekle oynamak, yakışır mı bunca günahsızı, çoluğu çocuğu karda kışta sokağa atmak, aç bırakmak. Ama nasıl yakışmaz sen değilmisin öz kızına bile acımayan, bir damlacık saadeti çok gören, anlamıyormusun beyim, bu çocuklar birbirlerini seviyor. Ama ben boşuna konuşuyorum. Sevgiyi tanımayan adama sevgiyi anlatmaya çalışıyorum. Hıh. Sen büyük patron, milyarder, para babası, fabrikalar sahibi Saim bey. Sen mi büyüksün, hayır ben büyüğüm. Ben, Yaşar Usta, sen benim yanımda bir hiçsin, anlıyormusun, bir hiç. Gözümde pul kadar bile değerin yok. Ama şunu iyi bil. Ne oğluma ne gelinime hiçbirşey yapamayacaksın, yıkamayacaksın, dağıtamayacaksın, mağlup edemeyeceksin bizi, çünkü biz birbirimize parayla pulla değil, sevgiyle bağlıyız, bizler birbirimizi seviyoruz, biz bir aileyiz, biz güzel bir aileyiz. Bunu yıkmaya gücün yeter mi sanıyorsun ! Dokunma artık aileme, dokunma çocuklarıma, dokunma oğluma, dokunma gelinime. Eğer onların kılına zarar gelirse ben, ömründe bir karıncayı bile incitmemiş olan ben, Yaşar Usta, hiç düşünmeden çeker vururum seni, anlıyormusun.Vururum ve arkama dönüp bakmam bile.