Friday, May 15, 2009

la mélodie



Hani, böyle, şey olur ya.
Bir melodi duyarsınız. Değişir hayatınız. Oturduğunuz ev, calıştığınız iş, okuduğunuz kitap değişmez belki ama.
Birşeyler değişir işte. Yolunuz düz değildir artık, dönersiniz yol ayrımlarından bir tarafa, kalbiniz, beyniniz size ne derse. Ölmeden önce böyle bir şeyi duyduğunuz için, dinlediğiniz için kendinizi şanslı hissedersiniz ya.
O
nlar işte...
#1

alley alley alleyoo, alley alley alleyoo !


İlk challenge başarıyla atlatılmıştır.
Verilen 5 sorunun tümü cevaplanmış, verilen a3 kağıdı boş yer kalmayana kadar doldurulmuştur.
Son düzlük derler ya onun gibi gibi işte.

Wednesday, May 13, 2009

Final Countdown !

Sondan bir önceki challenge.
Makine elemanları 2 - 2. vize
Perşembe 14:30 Yıldız/Beşiktaş
O ana kadar, bırak uyumayı, gözlerini kapatmak bile haram !

-Countdown bitince ne oluyor ?
-Elinin körü oluyor. Yeni count başlıyor, hiç bitmeyen türden.
Aslında bitiyor da, sen görmüyorsun bittiğini.

Tuesday, May 12, 2009

Pamuk Prenses 2



"Bazı masallar vardır, asla yatakta anlatılmaz."

Sunday, May 10, 2009

tatata taaa

Header fotosu için dlsfrsn.deviantart'a,
Dizayn için, bizimblogtemalarımız ekibine,

Şükranlarımı sunarım.

Deplasman takım taraftarı gibiyim, bol bol 3'lü çekiyorum, fresh startlar için. Kusuruma bakmayın.
Hiçbirşeye değ..

Saturday, April 04, 2009

Ş harfinden orak-çekiç figürleri türetemedik belki ama..
Panzerler, çevikler eşliğinde pankartlar da yaptık diyebiliyoruz sonunda..
Yine senin isminle, yine senin renklerinle..
Bizim kavgamız sadece sensin Galatasaray !

Sunday, March 29, 2009

Hayat denen oyunu kaybederken yine,

Sorguladığım şeyler, yine kendimle alakalı. Bu sefer neden sorusunun yerine nerede'yi kullanıyorum. Zira gidilen bir yol var bu sefer, ya da biz gittiğimizi sanıyoruz. Çokça ben.
Azca sen. Olmamazcasına hatta.

Halbuki bu sefer, bir elimde kullanma talimatı vardı bu işlerin. Yanlış kitapçığı mı aldım, yoksa öyle okumayla olmuyor mu bu işler, bilemiyorum. Muhtara soruyorum, duymuyor bile, tek aday olmanın rahatlığı var üstünde, yüklenmiş biraya. Son mohikan yine sessiz, sabitlemiş kendini sarayın duvarlarına. O da tınlamıyor. Kendime soruyorum işte orada yine, nerede diye..

Bir bakıyorum, elim, kucağım dopdolu. Bir bakıyorum hiçbirşey yok. Bir bakıyorum, işte bu benim. Bir bakıyorum, koca bir aptal var karşımdaki arkası simli edevatın içinde.
Bir bakıyorum sen varsın, bir bakıyorum yok.
Hem de sesini bile duyamadan..

nerede yanlış yaptım..

Monday, March 23, 2009
























Affedersiniz siz baharmısınız ?
#6




Şarkıyı hatırlatan kadınlar mı, yoksa kadını hatırlatan şarkılar mı ?


Friday, March 20, 2009

Birşeylere ulaşabilmek için illa ozan olmak mı gerek şu dünyada ?

Friday, March 13, 2009

..Samsun asfaltında otomobiller
Ne güzel yollarda olmak şimdi..

Wednesday, March 11, 2009



Önce şarkıyı başlat.

""

Lovin' Life


Nasıl başarabiliriz bunu. Senin yöntemini denedim. Ama tek başıma olmuyor, yapamıyorum. Mutsuzluklarımı örtecek, büyük bir mutluluğum yok benim. Bu hayatta substitute mı olacağız yoksa starter mı ? Hep bir karar vermeye zorlarken bizi bu hayat, birşeyleri kaybetmeyi, birşeyleri değiştirmeyi göze alamazmıyız. Riske girdiğimiz, göze aldığımız şeylerin sonunda hep somut mutluluklar mı olmak zorunda. Film gibi bir hayatımız, şarkı gibi günlerimiz, şiir gibi anlarımız olamaz mı, olmasın mı..

Şimdi uyu, sonra eve dön. O zamana kadar, olan-olmayan-olacak herşeyin derin melankolisini tat. Ve sonra bana birşeyler söyle. Duymama gerek yok..
Bekliyorum..
""

All from Elizabethtown





Wednesday, March 04, 2009

Ne yazayım ki ben. Yazacak ne kaldı.
Ya çok körüm, ya da çok anlam çıkarıyorum.
Benim gözlerim hala kapalı mı yoksa halt mı etmişim.
Yusuf abi de öldü. Kenya, soğuktan donuyor.
Yolun bir yere gitmediğini bilmem kaçıncı kez test ettim, onayladım.
Söyleyin şimdi, ben ne yazayım.

Şarkılar hala yalan, şiirler hala manasız.
Bir el bekliyorum, beni çıkaracak.
Ama biraz dürtsün zahmet olmazsa. Geçen seneler, hamlaştırdı gerekli duyularımı..

Friday, February 27, 2009

Portrait of Madame X
(Henri Matisse)

-"Bana güven" sözü sizin için ne anlam ifade ediyor ?
-Hiçbirşeyi ya da güvenmemeyi..
-Ölecekmiyim doktor bey ?
-Neden olmasın..

Sunday, February 22, 2009

Bir tespit yapacaksak şu dünya ile ilgili;

Cam kırıkları kanatır,
Can kırıkları öldürür,
Hayalkırıklıkları ise nefessiz yaşatır.
Ve şüphesiz ki şu dünyadaki en masum maddesellik, yukarıda masanın ayağına sıkıştırdığımızdır.

Wednesday, February 18, 2009


Beyaz bir perdeye yansıtabilirmisin hayatını ? Yansıtamazsın, deneme boşuna. Kördür çünkü yansıtan, neyi anlatabilir ki gözsüz güzellikler. Bunca sene sonra bile hala körsen. Kal orada ! Artık hiçbir şeyden kurtulamazsın. Islanmışsındır bir kere. Yaş günün kadar sıcak bir Temmuz güneşinde dahi kuruyamazsın. Ve aslında kurumak da çok sanat müziği bir kelimedir. Kelimeler her daim anlam içermez, italyanca olsa da, yunanca olsa da.. Ama hayat öyle değildir, her daim dersini verir. Her boş anında çıkarır karşına asıl gerçekleri. Asıl gerçekler, aslolan gerçeklerdir.Aslolan ise tribündür.

İntikam ise çok ama çok soğuk yenen bir yemektir.

Tuesday, February 17, 2009

Hayal Gücünün Atını Sonsuza Sürmediğin Tek Bir Gün Bile Geçmez !


Blogun da, beynimin de kodlarının kaymasından ötürü, bir süre kapalıydı, bu garip, manası olmayan mecra, bir anlamda macera. Blogun kodları düzeliyor, hiç kasmasanız bile, hazırları var, seçiyorsunuz o yapıyor. Ben de öyle yaptım. Ama beyin öyle değil. Toplayamadık, mereti. Stand by konumuna getirdim ben de, kontrolü diğer mühim organa yükledim. Bugünlerde böyleyim işte, bir çocuk düşünün, her gün oyun parkına gitmekten mutlu, ama elindeki şekeri düşürdüğünden ya da o ana kadar ki hayat tecrübesinin "düşecek ulan bu şeker" baskısından dolayı da bir parça üzgün olsun. Düşündünüz mü ? O, benim işte. Ama bu sefer, ne kadar ters köşeye düşecek olursa olsun, ne biliyim bi şıpagat, bi salto yaparak tutucam. Bu sefer o sefer. Bu sefer kesin. Valla bak. Sana diyorum. Hopp. Şişştt. Alooo.

Sunday, February 15, 2009


-teybin kırmızı düğmesine basmayalım.
-ıspanak yiyelim.
-süt içelim.
-dişleri fırçalayalım.
-arabanın arka koltuğunda oturalım.

Dediklerinin hiçbirini yapamıyoruz Barış abi. Yaptırmıyorlar.
Dünya çok garip, hiç anlattığın gibi değil; insanlar çok kötü,
hiç söylediğin gibi değil..
Artık güller hiç açmıyor, gülleri unuttuk, insanlar; kimse gülmüyor...
Hayat artık çok anlamsız..
Anlıyorsun değil mi...

Affet bizi, beni...

Wednesday, February 04, 2009


Gözümü bir açıyorum. Etraf çamur çökek. Zıplaya zıplaya gidiyoruz. Beğenmiyorum, kapatıyorum. Sonra bir daha açıyorum, bembeyaz her taraf, ama kar yağmıyor. Neresi diyorum, Afyon diyorlar. Bildiğin Afyon yani, nedir ki. Kapatmıyorum gözlerimi bu defa, belli ki dokundu bana Afyon. Bu sefer sorgulamıyorum da, geldiğim günden beri sorgulamışım, o an da sorgulamıyorum işte. Yanında ki hala uyuyor. Yorgun, vakti yok düşünmeye. Boşluğu buluyor ve yapıyor. Senin de onun gibi olacağın aklına geliyor en fazla 4 ay sonra, eline verdiklerinde o kağıt parçasını.. İnletiyoruz her çıkışında mırıldanıyor birileri, ama etraf hiç benzemiyor, tamam İstiklale de çok yakışır kar ama burası öyle değil işte. Bize geriye kalan diyorlar, sana oradan geriye kalan kelimeler oluyor. Sade güzel olan kelimeler.. Kelimeler de bitiyor ama bir yerde. Çorbacıda mesela, ya da otobüsün camından indiğin anda. Öyle anlar mı ki bizi yaşatan veyahut tamamiyle kara deliğe iten. Bilemiyorum. Bir otobüs camından izlerken bilmediğin memleketlerin, bilmediğin dağlarını, o anları hiç düşünmüyorsun işte. Senin hiç belkiyi düşünmediğin gibi. Belki seni, belki beni. Belki de sen ve beni...

xavi #11

Sadece 3 gün sonra..


Taraftarın armasına duyduğu aidiyet, her zaman merak konusudur muhabbetlerimizde. Her zaman deriz ki olm millet sırf 11 tane adam için gidiyor maçlara diye. Ya da kendini tatmin etmek için. O ne lan der biri. İnsanlar kendini nasıl tatmin eder. İşte böyle. Yani yarın ki maç gibi. Branş bayan basketbolu, ama o işin o kısmı işin ayrıntısı. Asıl mesele rakibimiz, yani Rum takımı. Bıçkın taraftar gider, ağızlarından salyalarını akıtır, nefretini kusar, kimine göre bu aidiyet, bize göre de tatmindir. Galatasaray bunun neresinde diye merak edersiniz, onu bulabilene aşkolsun. İşte diyoruz ki biz de eğer bulmak istiyorsanız Galatasarayı gerçekten. Bir tatil günü, güzel bir saatte, aynı takımın Tarsus'la maçı var. Ona bekleriz. Sadece 3 gün sonra...

Friday, January 30, 2009


Acımasızca geçip giden zamandan geriye kalan sadece yalnızlıklarımız. Bir tek onlar yalnız bırakmıyor bizi, ebedi yalnızlığımızda. Yoksa başka bir hayatın başka bir penceresinde yüzde 1,3864 kadar yer kaplamak, yalnızlığımızdan uzaklaştıramıyor. Böyle gelmiş, böyle gidiyor. Ey hayat diye haykırdığımız mecralar aynı olsa bile, muhattaplarımız hep farklı. Ben bir muz yiyorum, sen ise çikolata. Şehire bir yağmur yağıyor, ben ağlıyorum. Ben ağlıyorum fakat şehire yağmur yağmıyor, o da oyunbozanlık yapıyor senin gibi. Sonra çıkıyorum, şehrimin en köşe meyhanelerinde, en köşe masayı seçip, kendime köşeli bardakta bir fındıklı bir içki söylüyorum, amacım simetri değil, hayatın yumuşatıcı etkisine bir tepki, fakat ne mümkün zevkten dört köşe hiçbir zaman olamıyorum, tepkim aniden bir ua.com kınama yazısı çocukluğuna bürünüyor. Ben bürüyorum sadece, biraz da büyüyorum. Kafamdaki en ensest fikirleri üretip, ortaya yem diye koyuyorum muhtelif bir kaç yere, herkes de yiyor. Oturduğum yerden gülsem mi, ağlasam mı bilemiyorum, kızıyorum sonunda. Onlara değil ama kendime. Bir insanı sevmekle başlıyor herşey ama devam etmek için onun da seni sevmesi gerekiyor. Sevmeyince olmuyor. Olmayınca da bırakmak gerekiyor. Ama bırakamıyorsun. Marlboro light değil ki bu bırakasın öyle şıppadanak. Ya da blog için post değil ki bırakasın. Yazı hiçbir yere bağlanmıyor, olmuyor bir nevi. E olmayınca da bırakmak gerekiyor haliyle. Ben de bırakıyorum.

Friday, January 23, 2009




Bazen togetherken de fall
Bazen dividedken de stand !

Biz buradayız !
Yldz Tek ! | Yıldızlı Aslanlar

Bize 7 numaradan geriye kalan
Sadece Yasemen Saylar !

Thursday, January 15, 2009

Heyecanlanırken karşındaki kalpler, yalnızlaştığını hissetmezmisin.
Ettim. En kötü maskemi taktım, onunla dolaşıyorum şimdi.
İsmimin üstüne, yalnızın yanına kötüyü de ekledim.
Yüreğine yenik düştüğünde başladığın yere dönersin ya onun gibi, pek bir şey kalmadı ona da.
Emirganda ki o dilencinin dediği gibi "-pardon 50 kuruşunuz var mı, takıldım da.."
An gelince, en doğru, en güzel, en süslü kelimeler zihnimde birleşince, belki o zaman, işte o zaman takılıp kalmayacağız bu hayatta.
Yok olabilirsin, gidebilirsin de hatta.
Ama bitti diyemezsin.

Kafası güzelken yazar, söyler, en önemlisi de çeker..
Kareleri nefistir.
Zamanında o da gelmiş bu diyarlara ama reklamı pek sevmediğinden bilmemişiz.
Sağ frame'de en direk olarak yerini aldı tabi ki.
Dileğimiz daha çok yazıp, kendi kareleriyle süslemesi..
Blog'da daha önce bahsi geçen canavarında sahibidir kendileri.

kafamguzelkenyaziyorum.blogspot.com

Monday, January 05, 2009

Bu Sabah Bir Umut Vardı İçimde !


Bu yürekler için;
evet,
Bu sabahların bir anlamı olmalı
ve
o da sadece sensin

Galatasaray !
----

Yldz-Amatör-Kültür
Ok-let's go !

www.yildizliaslanlar.com