Wednesday, February 04, 2009


Gözümü bir açıyorum. Etraf çamur çökek. Zıplaya zıplaya gidiyoruz. Beğenmiyorum, kapatıyorum. Sonra bir daha açıyorum, bembeyaz her taraf, ama kar yağmıyor. Neresi diyorum, Afyon diyorlar. Bildiğin Afyon yani, nedir ki. Kapatmıyorum gözlerimi bu defa, belli ki dokundu bana Afyon. Bu sefer sorgulamıyorum da, geldiğim günden beri sorgulamışım, o an da sorgulamıyorum işte. Yanında ki hala uyuyor. Yorgun, vakti yok düşünmeye. Boşluğu buluyor ve yapıyor. Senin de onun gibi olacağın aklına geliyor en fazla 4 ay sonra, eline verdiklerinde o kağıt parçasını.. İnletiyoruz her çıkışında mırıldanıyor birileri, ama etraf hiç benzemiyor, tamam İstiklale de çok yakışır kar ama burası öyle değil işte. Bize geriye kalan diyorlar, sana oradan geriye kalan kelimeler oluyor. Sade güzel olan kelimeler.. Kelimeler de bitiyor ama bir yerde. Çorbacıda mesela, ya da otobüsün camından indiğin anda. Öyle anlar mı ki bizi yaşatan veyahut tamamiyle kara deliğe iten. Bilemiyorum. Bir otobüs camından izlerken bilmediğin memleketlerin, bilmediğin dağlarını, o anları hiç düşünmüyorsun işte. Senin hiç belkiyi düşünmediğin gibi. Belki seni, belki beni. Belki de sen ve beni...

No comments: