Wednesday, April 02, 2008

samimiyet, bazen kişiliğinizin gizli saklı yanlarını karşınızdakine fısıldayıvermenizdir. halbuki gizemli olmak başkaları tarafından hayal gücü ile doldurabilecek boşluklar bırakmak...
ne kolaydır !

samimiyet, bazen birisine olan beğeninizi pat diye açıklayıvermenizdir. halbuki takdirlerimizle karşımızdaki kişiyi yücelteceğimiz için, bunun altında eziliriz düşüncesi ile ketumlaşmak...
ne kolaydır !

samimiyet, bazen bir türlü birlikte olmaktan hoşlanamadığınız kişiye bunun nedenlerini dürüstçe sıralayabilmektir. halbuki aradığımızı bulamadığımız eş, dost , sevgili her kimse ondan yavaş yavaş uzaklaşıp karşımızdakinin kafasında bin türlü soru oluşturmuşken işin içinden kendimizi sıyırabilmek...
ne kolaydır !

samimiyet, bazen içinde bulunduğunuz ortamda hissettiğiniz ikiyüzlülüğü bu işten zarar görenlere açıklayabilmektir. halbuki "bana ne kardeşim, bana dokunmayan yılan bin yaşasın" diyerek mesut yaşamak...
ne kolaydır !

ve hatta samimiyet; bir oyunu çılgınca alkışlayabilmek bir müziğin nağmesine kendini kaptırabilmek, televizyondaki kırk yıllık türk fimine bakıp hüngür hüngür ağlayabilmektir. halbuki duygularımıza tanık olan insanlar nezdinde karizmamızın ne durumda olacağını düşünüp ağır abi takılmak...
ne kolaydır !

bütün insan ilişkilerinde "içten olmak" en başta tavsiye edilen özelliklerden biri olsa da hem kolay değil hem de insanın adının başına bir çok sıfat eklenmesine neden olabilecek bir durum. yalnız şunu da unutmamak lazım. bu sıfatlardan hiç biri kişiyi "samimi" olarak nitelemeyecektir...

No comments: